GÜNCEL SORUNLARA PRATİK VE KALICI ÇÖZÜMLER
Özgü Ertul’un güncel sorunlara pratik ve kalıcı çözümler getiren yazılarını buradan takip edebilirsiniz.

SAĞLIKLI İLİŞKİ NEDEN KURULAMAZ?

Çiftlerde Sağlıklı birliktelikler kurulabilmesini Narsist, Şizoid, Borderline İlişkiler , Aldatma, Kıskançlık,  Ailelerin Müdahalesi, Kronik Mutsuzluk,  Boşanma Kararsızlığı, Terk edilme Korkusu, İlgisizlik, Tek Kişilik Hayatlar, Obbessif veya Takıntılar gibi konular engeller. İlişki kalitesini bozabilen sorunların özellikleri şunlardır:

Terk Edilme Korkusu : Bireylerin sevdikleri kişiler tarafından terk edilme düşüncesine karşı geliştirdikleri korkulardır. Bireylerin ilişkilerinde sorunlar yaşamalarına da neden olmaktadır. Bebeklik ya da çocukluk dönemlerinde bireyin,  ebeveynleriyle kurduğu bağın kaygılı bağlanma olmasından kaynaklanır.
Borderline İlişki:  Kişilikler bazen kendilerini çok iyi algılarken bazen çok yetersiz, güvensiz hissedebilirler. Kendilik algılarında olduğu gibi ilişki kurdukları kişileri algılamada da bu değişimler görülebilir.
Kararsızlık: İlişkilerde kararsızlık önemlidir. Boşanma ya da Bitirme konularında sanıldığının aksine karar netleştikten sonra o anki problem biter.
İlgi Eksikliği: Çiftlerden birinin yeterince ilgilenilmediğini hissetmesi sık karşılaşılan bir durumdur. Ancak bu durum tarafların hayatında olan daha önemli problemlerin de habercisi olabilir.
Şizoid İlişki: Şizoid İlişkiBen varmışım, yokmuşum çok da önemli değil sanki senin için, her şeyi tek başına yapıyorsun, ben kendimi dışarıda hissediyorum.
Kıskançlık Sorunu: Çocukluktan itibaren kardeş, ebeveyn ya da arkadaşlarını kıskanma gibi normal duygular yaşarız. Ama kıskançlığın bir türü olan patalojik kıskançlık ilişkilerde çok ciddi problemlere yol açabilir.
Tek Kişilik Hayatlar:Herkesin kendi dünyasını yaşadığı  bir haldir. Çiftlerden birisinin hayatında ilişki vardır ancak diğeri için aynı durum söz konusu değildir.
Müdahaleci Ebeveyn Aile: Eşim ailesinden çok çekiniyor, ilişkimiz başkalarının tesiri altında çok öfkeleniyorum ne yapayım? gibi sorular cevapsız kaldığında ilişki kalitesi düşer.

RUH SAĞLIĞINIZ İÇİN KENDİNİZİ AFFEDEBİLİRSİNİZ  

“Aptal insan ne affeder ne unutur, saf insan hem affeder hem unutur, akıllı insan ise affeder fakat unutmaz”. 

Thomas Szasz

Araştırmalara göre, affetmeyi başarabilen kişiler, fiziksel ve ruhsal sağlık anlamında kendilerini daha iyi hissederler. Affeden insanın depresyon, anksiyete ve öfke düzeyleri azalma eğilimindedir. İhanete uğramış çiftlerde bile  bazen daha güçlü bağların oluşmasına bile neden olduğu gözlenmiştir.

O halde en başta kendimizde neleri affedebiliriz?

-Biten ilişkiniz için affedin kendinizi. -Aileniz için affedin kendinizi. -Seçtiğiniz eş için affedin kendinizi. -Söylediğiniz söz, yaptığınız o davranış için affedin kendinizi. -Maddi kayıplarınız, -Kötü alışkanlıklarınız, -İstemeden acı yaşatıp zarar verdiğiniz insanlar için affedin kendinizi. -Yeterince sevemediğiniz ya da fazlasıyla sevdiğiniz için affedin kendinizi. -Size ait olan fiziksel kusurlarınız için affedin kendinizi. -Çok akıllı, çok başarılı, çok yetenekli, çok güzel vs. olmadığınız için affedin kendinizi. -Anneliğinizi, babalığınızı, eş, sevgili, arkadaş ya da evlat oluşunuzu yargılamayın affedin kendinizi. -Unutmayın, o son sözü söyleyemezdiniz ya da farklı davranamazdınız.

Yola sağlıklı devam etmek için başkalarını olduğu kadar kendimizi de affetmeyi unutmamalıyız…

Genellikle dargınlığı ve kini muhafaza ederek zarar gördüğümüz kişiyi kendimizden fiziksel ve duygusal olarak uzak tutarak kendimizi koruma çabamızdan dolayı affetmeyiz. Oysa sanılanın aksine, affetmek unutmak değildir. Acımız karşısında bize, yol göstermek isteyen bir çok kişi “unut gitsin” der. Oysa insanlar hafızaları sayesinde yaşanılan önemli olayları unutmazlar. Affetmek, ortada bilinen ve hatırlanan bir yanlış olduğu gerçeğini değiştirmez. Sadece yaşadığımız acının farkında olarak, bu acıyı artık taşımamayı seçme biçimidir. Affetme konusunda çekimser davranılmasının bir diğer nedeni de “Affedersem ve unutursam tekrar aynı hatayı yapabilirim” veya “Affederek karşı tarafın bana yine hata yapmasına izin vermiş olurum.” Düşüncesidir. Sanılanın aksine “affetmemek” hatanın tekrar yapılıp yapılmayacağını belirlemez. Çünkü affederek zincirlerinden kurtardığımız kişi, sadece hatayı işleyen değildir. En başta kendimizi olumsuz duygulardan kurtarırız. Geçmişte değil bugün ve yarınımızı sağlıklı bir şekilde yaşamaya başlamak için affetmeyi seçeriz. Ayrıca affettiğimiz kişiyle ilişkiyi sürdürmemize ve bunu da bilinmesine gerek yok. Affedici olmanın getirdiği bedensel ve psikolojik rahatlama kendimize yapacağımız en sağlıklı eylemdir.

ÇOCUĞUM OKULA HAZIR MI?

Koronavirüs salgını sürecinden olumsuz etkilenen kesimlerin başında eğitim öğretim çağındaki çocuklar ile gençler, gelmektedir. Dünyayı sarsan bu salgında, eğitimde çeşitli aksamalar yaşanırken ailelerin endişesine bir de okula yeni başlayacak miniklerin, hazır olup olmadığı konusu eklendi. O halde çocuğunuzun okula hazır olup olmadığını nasıl anlarsınız? Çeşitli nedenlerden dolayı akranlarından geride olduğunu düşündüğünüz çocuğunuz, okul olgunluk seviyesine gelebilir mi? Salgın döneminde aileye, aşırı bağlılık geliştiren çocuğunuzun psikolojik desteğe mi ihtiyacı var? Çocuğunuz bir yıl beklese daha mı iyi olur? Yoksa dikkat eksikliği hiperaktivite ile özel öğrenme güçlüğü mü var? Bu ve buna benzer kaygılar yaşamanız günümüzde artık çok normal. Okulun ilk günlerinde çocukların büyük bölümünde ağlama, okula gitmek istememe, aileden ayrılmaya direnme, anneye aşırı bağlanma, düşük okul başarısı, uyumsuzluk gibi olumsuz davranışlar görülür. Çocukların büyük kısmı bu döneme adapte olurken bazıları için bu süreç oldukça sancılı geçer.

ÇOCUKLAR NEDEN OKULA HAZIR DEĞİL?

Bazı çocuklar, akranlarına göre okul olgunluk seviyesine daha geç ulaşmasının nedenleri arasında bilişsel ve psikomotor gibi okuma yazmanın ön koşul becerilerinde yeterli düzeyde olmaması, anaokulu eğitimi almaması, daha düşük zihinsel seviyede olması, fiziksel gelişiminin yeterli düzeyde bulunmaması, sosyal becerilerde kısıtlılık, anneye aşırı bağlılık, özel öğrenme güçlüğü, dikkat eksikliği ile hiperaktivite gibi sorunlar neden olabilir.

ÇOCUKLAR OKULA NASIL HAZIRLANIR?

Geleceğin problemli bireylerine dönüşmeden çocuklarımızı durumlarına uygun programlarla okula ve hayata hazırlanması önemli bir konu. Çocuklarımızı bu sürece hazırlarken; bağımsız olarak temel öz bakım becerilerini gerçekleştirmesi, kendini anlatacak düzeyde konuşma becerisinin oluşması, olay anlatıp sebep sonuç ilişkisi kurabilmesi önemli. Çocukların hayat kalitesini yükseltmek için görsel ve işitsel algı çalışmaları yapılırken aile destek programlarının da uygulanmasına dikkat edilir. Aksi takdirde çok zeki ve yetenekli çocukları geç kaldığımızda ise tamamen kaybetmek mümkün.

GEÇ KALINDIĞINDA NE OLUR?

Vaktinde ve doğru müdahalelerde bulunulmadığında ileri yaşlarda şu tehlikelerin ortaya çıkması mümkün: *Antisosyal kişilik bozukluğu *Çeşitli maddeleri kullanma eğilimi *Kapasitesinin altında okul başarısı gösterme ya da uyum sorunundan dolayı okuldan uzaklaştırma *Sık kazaya uğrama ya da çeşitli kazalara neden olma *Özel ilişkilerinde başarısızlık *Düşük iş başarısı *Sosyal yalnızlık *İşsizlik *Uyumsuzluk  gibi. Çocuklarımızın geleceğin sorunlu bireyleri olmalarını henüz eğitim çağındayken önlemek mümkün. Vakit kaybetmeden uygun programlarla aradaki farkı kapatıp, ailelerin çocukları için çözüm odaklı danışmanlık hizmeti almak gerekiyor.

İletişim: (0212) 232 82 88- E-posta  : info@lavantapsikoloji.com